Çirkeflikleri sinir tanimiyor!

Çirkeflikleri sinir tanimiyor!


Play all audios:


Eylül 07, 2007 00:00 HABERIN DEVAMI__ Uzun zamandan beri yapılan toplumsal ve diplomatik uyarıların da ne yazık ki bir etki yapmadığı görülmüştür. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan 2


milyara yakın Müslümanı rahatsız eden, rahatsız etmekle de kalmayıp ayağa kaldıran bu saygısızlıklara artık bir son verme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Bu kayıtsızlık böyle devam ederse


korkarız ki insanlık yakın bir gelecekte telafisi oldukça zor sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Yapılan ağır tahrikler karşısında sorunun giderek bir "GÜVENLIK SORUNU" olma


istidadı kazandığı yolundaki gözlemimizi de kaydetmek isteriz.. Yazımızın başında böyle bir uyarıyı insanlığın barışı adına seslendirmek istiyoruz. Başta İslam dünyası olmak üzere bütün


uygar ülkeler BM çatısı altında bir araya gelerek bu soruna çare bulmakla yükümlüdürler. Aksi halde dünyanın bir anda kendisini bir kaos ve çatışmanın ortasında bulabileceğini, insanlığın


asırlar sonra yeniden büyük bir dramla karşı karşıya kalabileceğini görmeyen gözlere, kapanan idraklere anlatmak durumundadırlar. Bildiğimiz kadarıyla İslam Konferansı Örgütü’nün


teşebbüsüyle bu konuda BM nezdinde başlatılmış bir çalışma da var. BM İnsan Hakları Komisyonu’nda kabul edilen tasarı bütün dünya milletlerine "HERHANGI BIR DIN VEYA MENSUPLARINA KARŞI


HAKARET, KIN VE ŞIDDET IÇEREN IRKÇI VE YABANCI DÜŞMANI FIKIRLERIN YAYILMASININ YASAKLANMASI IÇIN KARARLI ADIMLAR ATMA" çağrısında bulunuyor. Baş gösteren tehlike karşısında, bu


tasarının bir an önce yasalaşarak hayata geçirilmesinin ne kadar acil bir önem taşıdığını anlatmaya bile gerek yoktur. Beklentimiz, bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmesidir.


Böyle bir sorunu demokrasi ile, basın özgürlüğü ile açıklamak veya tolere edebilmek mümkün değildir. İnsanların ve toplumların kutsalına hakaret etmek, her şeyden önce insanlığın asırlar


boyunca geliştirdiği evrensel ilkelere aykırıdır. Bu değerler içerisinde herhangi bir din veya inancın ayrıcalıklı bir yere konulması ise mümkün değildir. Bütün inançlar ve o inançlar


içerisinde yer etmiş bütün kutsallar ve semboller müntesipleri için değerlidir. Kur’anda, kendi eliyle kırdığı putlara karşı bile tahrik edici tavırlar sergilenmemesi istenmiştir. Ayet şöyle


der: "ONLARIN TAPTIKLARI PUTLARA SÖVMEYINIZ. KI ONLAR DA BILMEDEN ALLAH’A SÖVMEYE KALKIŞIRLAR." Burada önemli bir tarihi anektodu da kaydetmeden geçemeyeceğiz. İkinci Dünya Savaşı


bütün şiddetiyle devam edip oluk oluk kan aktığı bir sırada ünlü şair, yazar SÜLEYMAN ve devlet adamı SÜLEYMAN NAZIF, "HZ. İSA’YA AÇIK MEKTUP" başlığı altında bir makale kaleme


alır ve der ki: "EY İSA! 7 KAT YUKARIDAN AYAKLARINI AŞAĞI SALIP NE DURUYORSUN? GEL BAK KI ÜMMETIN NE ZULÜMLER IŞLIYOR!" Bu ifadeler devrin bilginlerinden İzmirli İSMAIL HAKKI’nın


hoşuna gitmez. "EDIB-I ZARIF SÜLEYMAN NAZIF BEYEFENDIYE" hitabıyla başlayan makalesinde "HER NE KADAR HIRISTIYANLAR ZULÜM VE IMHA HAREKETLERINDE BULUNUYORSA DA BIR PEYGAMBERE


BU ŞEKILDE HITAP ETMEN YANLIŞTIR. BÜTÜN PEYGAMBERLERE SAYGILI OLMAK GEREKIR. BU BIZIM INANCIMIZIN GEREĞIDIR." diyerek kendisini nazik bir üslupla saygılı olmaya davet eder. Bütün kutsal


kitaplarda peygamberlere iman ve saygı emredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de zikredilen birçok ayette ve Peygamberimizin bazı hadislerinde İslam’da iman esaslarından biri de bütün peygamberlere


iman etmektir. Bu ortak esas, İslam’da iman esasları arasında yer alan çok önemli bir rükündür. Hz. Musa’ya, İsa’ya ve bunlardan öncekilere iman etmemiş bir insanı bünyesine katmayan dinin


Peygamberine reva görülen bu saygısızlığı önce insanlığın vicdanına, sonra da edepsizliğin sınırlarını zorlayan bu şifa kabul etmez, ortaçağ kalıntısı karanlık ve habis ruhlara hatırlatmak


istiyoruz. Bu saldırıların inançsızlıktan değilse, taassup veya bilgisizlikten kaynaklandığı şüphesizdir. Çünkü taassupta saldırganlık vardır. Hoşgörüden yoksun bir inatla farklı inanç ve


fikirlere hayat hakkı tanımamak vardır. Bunu Hıristiyan dünyasının fikir namusuna sahip bazı ilim adamları da teslim etmektedirler. Hatta, İslamiyet’i insafsızca eleştirenlerden bile bu


gerçeği kabul edenler olmuştur. Bir örnek vermek gerekirse Kaytano’nun şu sözlerini aktarabiliriz: "BEN BIR HIRISTIYAN OLDUĞUM HALDE, İSLAM TARIHI YAZMAKLIĞIMIN SEBEBI TARIHE KAYNAK


OLACAK VE BILIMSEL ELEŞTIRI YAPILABILECEK VESIKALARIN YALNIZ İSLAMIYET’TE BULUNMASIDIR. İSLAM TARIHININ BIRINCI DERECEDE KAYNAĞI OLAN KUR’AN’IN PEYGAMBERIN TEBLIĞ ETTIĞI KITAP OLDUĞUNDA


ŞÜPHE YOKTUR. SAHIH HADISLER DE IKINCI DERECEDE BIR KAYNAKTIR. İSA ILE MUHAMMET INKILAPÇI BIRER PEYGAMBER OLDUKLARI HALDE, İSA’NIN HAYATI KARANLIKLAR IÇINDE KALMIŞ, FAKAT MUHAMMED’IN


HAYATINI KUR’AN ILE SAHIH HADISLER BIRBIRINI TAMAMLAYARAK AYDINLATMIŞLARDIR. ONUN HAYATINDA KARANLIK BIR NOKTA YOKTUR." Taassup çukuruna düşenlerden, gerçeği görmeleri ve teslim


etmeleri beklenemez. Onların dilinden konuşmak ise bize yakışmaz. Bu şaşkınlara Allah’tan hidayet diliyorum. SORULAR-CEVAPLAR HABERIN DEVAMI__ SORALIM ÖĞRENELİM BAZI INSANLAR NEDEN


BID’ATLARA DÜŞKÜN OLUYORLAR? MESELA, GEÇEN GÜN TELEVIZYONDA ÜRPEREREK SEYRETTIM. BIR ILIMIZDE ÖLEN BIRISININ ELINI TABUTUN DIŞINA ÇIKARMIŞLAR, CEMAAT DA ONUN ELINI ÖPEREK KUTSAMAYA


ÇALIŞIYORDU. Melih Demirdöven/İzmir İnsanları alıştıkları şeylerden, geleneklerinden koparmak kolay değildir. İbni Teymiye hayatı boyunca bid’atlarla mücadele etmiş, hatta bu uğurda hapis


yatmış olduğu halde öldüğü gün sevenleri cesedinden dökülen suları teberruken yüzlerine sürmüşler, elbiselerinden birer parça kopararak saklamışlardır. Bunun gibi günümüzde rastlanan daha


pek çok örnek vardır. İnsanlar ne yazık ki bid’atların esiri olabiliyorlar. Ancak şunu hemen belirtmemiz gerekir ki; bid’atların bir kısmı insanı şirke de götürebileceğinden kesinlikle


bunlardan uzak durulması lazımdır. Cenazenin elini öpmek de bu bid’atlardan birisidir. FARZ NAMAZLARINDA FATIHA SURESINI BAZEN UNUTUYORUM VE ZAMMI SURE OKUYORUM. BU DURUM NAMAZIMA HALEL


GETIRIR MI? Nemci Taştan/Bolu Namazda Fatiha’yı okumak vaciptir. Unutulduğu takdirde sehiv secdesiyle telafi edilir. Namaz kılındıktan sonra hatırlanırsa artık yapacak bir şey olmadığından,


kılınan namaz sahihtir.